14 Ağustos 2007 Salı

Sevgili blog, bu akşam ben gider. Yaz okulu diye yakındım durdum ve işte bitti bugün. Ama ben de bittim. Sınav dönemlerimin olmazsa olmazı miğde ağrılarım tuttu yine. Midem çok bulanıyo. Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Yarın nasıl yolculuk yapacağım onu da bilmiyorum. Ay ne sorunlu bi insan oldum ben bu aralar ya.

11 Ağustos 2007 Cumartesi

BALGAM OPERASYONU

Bu gece yoğun çalışıyoruz.
Canım arkadaşım sunshineciğimin ciğerlerinde bi problem var bu ara. Nefes almakta güçlük çekiyo ve o nefes alırken araba motorlarının çalışması gibi garip sesler çıkıyo.

Dediğine göre çiğerlerinin üzerinde yara oluşmuş gibi ve o öksürdükce yara acıyomuş. Canım arkadaşım benim ya,,, Senin canın yanarda biz sana çare bulmazmıyız.

Tabi hemen elvin karabiberli ıhlamuru dayıyo. Ve ben de suyu kaynatıp buharını burnuna dayadım. O tecrübeliymiş bu konularda. Başına da çarşaf kapatması gerekiyomuş. Neyse onu da kendisi yaptı.
Elimde peçete bekliyorum başında bi avuç balgam için ama bizim kız beceriksiz bu konularda. Bi türlü çıkaramıyo. Bir iki öksürdü falan tamam dedik. Oldu bu iş. Ama boşuna sevinmişiz. Beceriksiz çıkardığımız balgamı da geri yuttu.

O kadar buharı cigerlerine doldurduğumuz için karnında oluşan gaz da cabası.

İyilik mi ettik kıza kötülük mü anlamadım. Aklıma yapcak başka bişey de gelmiyo???

Napmalı ki balgam söktürmek için acaba???

10 Ağustos 2007 Cuma

AMA

AMA
Sanma ki sen gittin diye hayat bitti
Sanma ki ben sensiz yaşayamam
Sanma ki seni bi kez daha affederim
Bu sefer bitti.
Elbet hasret de biter bir gün
Acı da hüzün de
Sen de bitersin.

GİTTİN???

Sen gittin
Bakışına hasret kaldı gözlerim
Sesini özledim
Gülüşünü, duruşunu, dokunuşunu...
Geceler boyu dertleşmeyi
Uykusuz kalmayı özledim senle birlikte.
Sarılmayı, omzuna yatmayı
Ellerimi avuçlarına alıp
Parmaklarımı kırarcasına sıkıca tutmanı özledim
Sanki hiç bırakmayacakmış gibi
Bana derdini anlatmanı özledim
Ve sana dert anlatmayı
Kavgayı özledim senle, küsmeyi, küsebilmeyi


Sen gittin
Kızgınlığın, kırgınlığın kimeydi bilmiyorum
Ama gittin
Ve ben herşeyinle sana hasretim...

9 Ağustos 2007 Perşembe

HEP AYNI

İşte yine gece ve benim yine uykum yok.
Yine oturuyorum. Bu akşam bişey yazmak da istemiyo canım düşünmek de. Sabah dersim var. Hem de materyal;(((
Hadi bu akşam zırvalamicam. Saçmalicak bile halim yok.

Sinirliyim de zaten. Kırk yılın başı canım bi film izlemeyi çekdi. Çok da merak ediyodum Son Osmanlı Yandım Aliyi ama izleyemedim. Çünkü geri zekalı çocuk bozuk cd satmış bize.
Zorla küfrettiriyolar insana ya gece gece sanki az günahım varmış gibi.

8 Ağustos 2007 Çarşamba

Eski Günler

Yine bilgisayarımı aldım kucağıma sitelerde avare dolaşıyordum ki kayhan bi yazı yazmış. Nazlı Yarim dizisiyle ilgili. Bi de türkü koymuşki sayfasına laz damarımı kabarttı birden.
Zaten gidemiyorum bu yaz oralara iyice dellendim.
Şimdi ne vardı evimde kös kös oturmak yerine Görelede olsaydım. Tam fındık vakti şimdi. Bahçelerde fındık toplasaydım, çay makaslasam, ot biçseydim. Ay ne güzel olurdu fındık bahçesinde yemek yemek. En kral piknik halt etmiş yanında, o yemeğin tadı başka hiçbiyerde olmaz. Bir de bi türlü doymak bilmessin bahçede, yedikçe yiyesi gelir insanın.
Ay annemler orda şimdi, konuştum da yağmur yağıyomuş. Bahçeye gidememişler. Yirmi yirmibeş gün fındık toplardık, bitmez di bizde dua etmeye başlardık o vakit yağmur yağsın da bahçeye gitmeyelim yatalım diye. Ne güzel olurdu teneke çatıya yağmur damlaları hiç bi şarkıda olmayan eşsiz bi melodiyle vururken, duvarları lambir odada çam kokusuyla uyumak.
Şimdi olaydım oralarda. Hazır yağmur da yağmış toprak kokuyodur mis gibi köyümün yolları.Doya doya çekerdim ciğerlerime o kokuyu.
Meyveler de olmuştur şimdi. Ağacın en ince dalına çıkıp, rüzgarda sallanarak çatlayana kadar yerdim eriğini, kızılcığını, taflanını...Dedem kızardı bana dal kırılcak düşceksin diye. Olsun kırılsındı. Aşağısı yakın nasıl olsa hiç mi düşmedik sanki ağaçtan. İncirler de olmaya başlamıştır ne güzel. Ya da dalardım ananemin bostanına dikenli dikenli çiçeği burnunda köy hıyarını yıkamadan katur kutur indirirdim mideme. Kahvaltıya aney çörek yapardı tereyağını sürüp, şekerleyip yerdik bi güzel. Ya da yengem burmalı yapardı bize, yanında da bi güzel çay demlerdik, otururduk balkonumuzda, yağmuru dinleyerek. Dayanamayıp erkenden olgunlaşmış bi mısır bulmak için bütün tarlayı arşınlardık.Bulduğumuz mısırları közlerdik. Sonra dedemin armut ağacından armut çalardık. Gerçi çok ilginç o ağaç bi kaç tane armut veriyo ama her biri abartısız yarım kilo. Eee tabi dedem de armutların sayısını biliyo doğal olarak koparmaya kıyamıyo biraz daha olgunlaşsın diye bekliyo ve her seferinde bizim armut çaldığımızı anlıyo ama napalım. Eminim dibine düşmüştür, kaybolmuştur yalanını da hiçbizaman yemedi;)))
Harmanda uğraşıyo olurdum şimdi. Yağmur geliyo ört fındığın üstünü, güneş göründü aç. Yok yok gögün gözü karardı derdi ananem en iyisi biz örtelim;))) Bademleri patoz çizmesin kışta yeriz, hazır evdeyken gelin elimizde ayıklayalım şunları derdi ananem. (Karadeniz kadını işte her daim yapacak bir iş bulur) Merdiven altına oturur fındık ayıklama yarışı yapardık. Yağmur dindimi de hemen bahçeye ay ne iğrenç olurdu o zaman fındık toplamak. Bi dal çekersin, bütün çiğse börtü böcek suratında, Bide dalı bakmadan tuttuysan sülüğü avuçladın gitti ellerin yapış yapış. Ne gırgır olurdu bahçede gülmekten yerlere yatardık. Salı günü gelirdi. Salıları bizim gezme günümüz. Dondurma yemeye giderdik çarşıya.
Sonra dayımı kafalayıp denize kaçardık akşamları bahçeden erken çıkıp. Üzüm ekmek yerdik sahilde.
Ekmeğin kıtığı benim tabi kimselere kaptırmam. Doğum günümde yaklaşıyo, dayım bana çaktırmadan bi pasta kapıp gelirdi göreleden. Ya da şerefime pide ısmarladı. En olmadı Akçabat köftesi alır kapıda ızgarada pişirirdi. Yanında buz gibi ekşi ekşi yayık ayranı. Akşam onu yerdik. Gece oturmasına giderdik komşulara. Dedem ananeme laf atar, onunla uğraşır dururdu ne güzel gülerdik biz de. Yaylaya çıkardık, buz gibi su bi de mangal yaparladı bizimkile, et yemeyen benim bile canım çekerdi. Dikenlerin arasına dalar kolumuzu bacağımızı yırtarak bögürtlen toplardık. (Bu arada kırk yıllık diken çileğine niye böğürtlen dediysem;) Boztepeye çıkardık belki de. Semaverle gelirdi çay. Doya doya içerdik Karadenizi tadı hiçbiyerde olmayan tavşan kanı çayını. O güzelim manzaraya karşı. Bütün her yer ayağımızın altında sanki. Böylece geçirirdik Ağustosu oralarda. Sonra dönerdik İstanbula. (Bu arada 1 ay boyunca aralıksız yediğin için dönüşte hiçbi kıyafetine giremezsin. Bi kıyafet sıkıntısı başlar en sonunda çareyi beline hırka bağlamakta bulursun.)
Güzel günlerdi özledim. Keşke bu sene de gidebilseydim. Kendime gelirdim ne güzel.

7 Ağustos 2007 Salı

SENİN YÜZÜNDEN

Yüzümde sivilce oldun
Saçımda beyaz
Kaybettiğim kilolarım oldun
Ve gözaltlarımda oluşan mor halkalar
Eğer dudağımda uçuk çıkarsa bu gece
Onun da tek sebebi sensin biliyorum
Daha ceviz beyinliyi de bitirmedim
Okuyasım yok
O da senin yüzünden
Zaten su da yok bulaşıklar birikti
Kesin bunda da bi parmağın var
Uykumu kaçıran da sensin
Hava da senin yüzünden bu kadar sıcak
Zaten yaz okuluna da senin yüzünden kaldım
Elektrik de kesilir şimdi senin yüzünden
Ne gudubet adammışsın
Bunları düşününce gittiğine sevinesi geliyo insanın
Ah bi sevinebilsem...
Ya aynaya baktım da tipimi görünce bunları yazasım geldi. Sabah oldu ben daha ayaktayım. Yazdıklarıma bak ya okuyan beni deli sanır. Saçmaladımmı yoksa sapıttım mı ben de farkında değilim. En iyisi ben gidip yatayım ya:)))

4 Ağustos 2007 Cumartesi

AY BENİM ARKADAŞLARIM SÜPERLER YA

Sayın blog arkadaşlarım bunu size anlatmassam çatlarım;)
Malumunuz Ankarada susuz günler başladı. Bu da yetmiyormuş gibi dün gece bir de elektriğimizi kestiler. Yani biz öğrenci evimizde tam bir sefil hayatı sürüyorduk ki edanı nüzheti korkutma girişimi geceye bomba gibi düştü...
Canım nüzhetim uykum geldi deyip kendini benim yatağıma atmıştı. Saat geceyarısını geçeli çok oluyodu. Ben ayıptır söylemesi tuvalette insani bi ihtiyocı gidermeye çalışırken birden ortalığa bi karanlık çöktü. Kızlar bana bi oyun mu yapıyo diye düşünmeye başlamışken ev nüzhetle edanın kahkahalarıyla inlemeye başladı. Üçüncü ağızdan aynen aktarıyorum olay şöyle gerçekleşmiş.
Bütün ev karanlık, sıcaktan dolayı cam açık benim zavallı kankam yatağımda biraz tedirgin uyumaya çalışıyo. Ve evimizin en muzuru edanın aklına cin bi fikir gelir. Odanın kapısını yavaşca aralar ve yerde sürünerek odanın loşluğunda yatağa doğru yaklaşır. Nüzhet tabi korkudan yusuf yusuf napsam diye tutuşur etekleri. Tam o anda içgüdüsel olarak yaklaşma yaklaşma diye bağırmak ister ama o da ne??? Nüzhetten bi ses yükselir çığlık çığlığa BUDiYiM BURDiYiM BURDiYiM;)))
Ey korku sen nelere kadirsin, neler yaptırıyosun insan evlatlarına...
Biz bunun üstüne bilgisayarlarımızın şarjı elverdiğince korku filmi izlemeye karar veriyoruz hazır ortam müsaitken. Ama korkmak ne mümkün birbirimize bakıp gülüyoruz hala. Çünkü hiçbirimizin aklından çıkmıyo, kulaklarımızda bir ses çınlıyo... BURDiYiM BURDiYiM BURDiYiM...
Ya sanırım ben çok şanslıyım. EEE herkese nasip olmaz dimi böyle orjinall insanlarla yaşamak. Ay hala gülüyorus ya. Canım arkadaşlarım hep böyle kalın olulr mu?