8 Eylül 2008 Pazartesi

Sunshine

Sunshine evlendi.
Evde bir boşluk, bir eksiklik var çünkü biz bir eksildik.
Geçen zaman, yaşananlar, acılar, tatlılar, gözyaşları ve hüzünler, kavgalar, kırgınlıklar, dargınlıklar, çılgınlıklar, duvarlarda çınlayan kahkahalar...
Bütün bunlar bizi bir bütün yapmıştı. Birbirinden çok farklı parçalardan oluşan kocaman bir bütün.
Düşündüğümden de fazla bağlanmışız birbirimize.
Ve şimdi kocaman bir parça eksik, kopup gitti.
Sunshine evlendi.

Beklemek ve sabretmek.
Yılmamak, mücadele etmek, vazgeçmemek ve en önemlisi inanmak.
Bütün bunların boşa olmadığını göstermek istercesine, evet hayat bir sınav ve başarmak için bazı zorluklara katlanmak gerekir dercesine evlendi.






30 Nisan 2008 Çarşamba

Bilgisayar Sendromu

Saat 13.24
Dersimiz Masaüstü Yayıncılık
Sabahın köründen beri burdayız
sınıf hocayı çıldırttı, hoca zaten çılgındı düşünün artık gerisini:)
Bu sinirle dersi de bitirmez
akşama kadar burdayız korkarım
Mausu birazdna büşranın kafasına vuracak keşke vursa:)
sonraki örneğe geç olmadı dur
bu örnekler bir ömür bitmez
hoca bile sıkıldı beeeeee
YETERRRRRRRRR
birtisn artık şu ders
hocanın sinir kat sayıları gittikçe artıyor
sınıf kırdı kafayı
Allah sonumuzu hayırlı etsin. AMİN

15 Şubat 2008 Cuma

"Göz gördüğüne,
gönül gözün göremediğine inanırmış"
Uyansana artık gönlüm,
Anlasana;
Gözünün göremediği hiçbirşey gerçek değil...
Kendini kandırmaktan vazgeçsene,
Kimse senin gönlündeki kadar kıymetli değil
Vazgeçsene insanlara hakettiklerinden fazla değer vermekten
Açsana gönlüm gözünü
Bıkmadın mı, usanmadın mı bu kırılmalardan???
Görmek istediğine değil,
Gördüğüne inansana artık sen de...

11 Ocak 2008 Cuma

uzunca bir yol sanki yaşam dedikleri
ve ben o yolun neresindeyim bilmiyorum
bazen düz, bazen iniş, bazen çıkış
nerede biteceğini bilmediğim
önümü göremediğim bir yol
yürümek ya da durmak benim tercihim değil
ayak diremek boşa
sığınmaya çalıştığım duraklar yalan
durmak
beklemek uzanacak bir eli
o da boşa
hiç kaçış yok
yolun sonuna kadar yürümem gerek
sonumu görene dek yürümem.

31 Aralık 2007 Pazartesi

UMUT:)))

"Eskisi olmayanın yenisi olmaz." der annem hep.
Şimdi dönüp bakıyorum da arkama benim de eskittiğim birsürü şey var. Eski eşyalar, eski kıyafetler, eski kitaplar, eski okullar, eski dostlar, eski alışkanlıklar, eski vazgeçilmezler, eskiyen zamanlar...Önüne eski sıfatını ekleyebileceğim birsürü şey var. Hatta yüzüm bile yavaş yavaş eskiyor.

Şimdi tam da şu dakikalarda koskoca bir yılı daha eskitmiş bulunmaktayım:) Yani bunu eskittiğim için yepyeni bir 365günüm olacak.

Herşeyi nasılda farkında olmadan yavaş yavaş eskitiyoruz. Büyümek ve olgunlaşmak belki de yaş almakla değil de bu eskittiklerimizle ölçülebilecek bir durum.

Düşünceler eskiyebililiyor zamanla. Kendimizden bahsederken bile zaman zaman "eski ben" diyoruz. Demekki kendimizi bile eskitiyoruz.

Ama şu kısa sayılabilecek ömrümde öğrendim ki bir umutları eskimiyor insanın. Her geceye umut ederek dua ile yatmak ve her sabaha içindeki umutla uyanmak. Sanırım insanı hayata bağlayan şey bu. Hep bişeylerin düzelmesini, mutlu olmayı, hayatını düzene sokmayı, bütün dertlerinin biteceğini umut ederek yaşamak... Ve umutlarının gerçekleşeceği günü beklemek. İşte insana huzur veren şey.
Yeni bir yılı daha karşılama gücü...





23 Aralık 2007 Pazar

sobe!

Bunun bir blog geleneği olduğunu daha önce öğrenmiştim. Bir kez daha sobelenmişim yeni haberim oldu. Malum bayramda pek ilgilenemedim sayfamla, bu seferde sevgili ev arkadaşım sunshinecim sobelemiş beni. Zinciri bozmayalım bir halka da biz ekleyelim:)))

Ben küçükken; (Keşke hiç büyümeseydim:( ) dedemin şapkasını şekilden şekle sokan, anneannemin saçını orakla kesen, akşama kadar sokakta oğlan çocuklarıyla oynayan, bazen bağda bahçede, bazen şehirde haşarılık eden, dertsiz tasasız, anasının minik bebeği (bu annemin lafı) bir yavruydum. Hep büyümek isterdim ama nerden bilirdim ki dünyanın bu kadar acımasız, insanların nankör, kadir kıymet bilmez olduklarını.

İlk kopyamı; ne zaman çektim hatırlamıyorum bile. ama bu konuda hep beceriksiz olmuşumdur. Her girişimimde mutlaka yakalanırdım hocaya ama severlerdi de beni, şirinliğimden yırttım sanırım:)))

Aslında ben; ???

En saçma huyum; Her gece yattıktan yaklaşık yarım saat sonra geri kalkıp 10dk sonra tekrar yatmam.

Cep telefonum; vazgeçilmezim, aynadan daha sık baktığım tek şey.

Aşk dediğin; yemeye bir türlü doymadığın kocaman bir kazıktan ibaret...

En sevdiğim blog; sevdiklerim, okuduklarım ekli zaten. Ama kayhanın bloğunu okumak ayrı bir keyif. Tabi ki bir de sunshineciğim var:)))

Şimdi sobeleme sırası ben de;
Kayhanoviç
Linka
nüzhet

14 Aralık 2007 Cuma

Memleket isterim

"Memleket isterim" demiş şair ve ben
8 Ağustos 2007 Çarşamba günü bir post yazmışım köyüme gidemiyorum diye.
İşte oldu bu akşam gidiyorum Giresuna.
Sanırım biraz da heyecan yaptım.
Hani bayram sabahları erken kalkılır, evin babası namazdan dönene kadar kahvaltı hazırlanır ve o geldikten sonra bayramlaşılır ya, bu geleneği hiç yaşayamadım. Biz hep bayram sabahları sadece annemin elini öperdik. Ama bu sefer elini öpemesem de babamın olduğu yerde geçireceğim bayramımı. Her bayram sabahına tek taraflı bile olsa ilk babamla bayramlaşarak uyanırdım ben, sanırım bu sefer daha farklı olacak.
Yine tek taraflı olacak bayramlaşma, yine elini öpemeyeceğim belki ama bu bayram daha yakın olacağım babama, onun ayak bastığı, onun yaşadığı yerlerde, onun evinde belki de onun yanında... Bilmiyiorum ama değişik bir hepecan var içimde.
Belki de bu aralar ihtiyacım olan huzuru bu şekilde bulacağım...
Bir hafta yokum ben, sağlıklı , mutlu, huzurlu ve sevdiklerinizin yanında bir bayram geçirmeniz dileğiyle, şimdiden herkese iyi bayramlar:)))