31 Aralık 2007 Pazartesi

UMUT:)))

"Eskisi olmayanın yenisi olmaz." der annem hep.
Şimdi dönüp bakıyorum da arkama benim de eskittiğim birsürü şey var. Eski eşyalar, eski kıyafetler, eski kitaplar, eski okullar, eski dostlar, eski alışkanlıklar, eski vazgeçilmezler, eskiyen zamanlar...Önüne eski sıfatını ekleyebileceğim birsürü şey var. Hatta yüzüm bile yavaş yavaş eskiyor.

Şimdi tam da şu dakikalarda koskoca bir yılı daha eskitmiş bulunmaktayım:) Yani bunu eskittiğim için yepyeni bir 365günüm olacak.

Herşeyi nasılda farkında olmadan yavaş yavaş eskitiyoruz. Büyümek ve olgunlaşmak belki de yaş almakla değil de bu eskittiklerimizle ölçülebilecek bir durum.

Düşünceler eskiyebililiyor zamanla. Kendimizden bahsederken bile zaman zaman "eski ben" diyoruz. Demekki kendimizi bile eskitiyoruz.

Ama şu kısa sayılabilecek ömrümde öğrendim ki bir umutları eskimiyor insanın. Her geceye umut ederek dua ile yatmak ve her sabaha içindeki umutla uyanmak. Sanırım insanı hayata bağlayan şey bu. Hep bişeylerin düzelmesini, mutlu olmayı, hayatını düzene sokmayı, bütün dertlerinin biteceğini umut ederek yaşamak... Ve umutlarının gerçekleşeceği günü beklemek. İşte insana huzur veren şey.
Yeni bir yılı daha karşılama gücü...





23 Aralık 2007 Pazar

sobe!

Bunun bir blog geleneği olduğunu daha önce öğrenmiştim. Bir kez daha sobelenmişim yeni haberim oldu. Malum bayramda pek ilgilenemedim sayfamla, bu seferde sevgili ev arkadaşım sunshinecim sobelemiş beni. Zinciri bozmayalım bir halka da biz ekleyelim:)))

Ben küçükken; (Keşke hiç büyümeseydim:( ) dedemin şapkasını şekilden şekle sokan, anneannemin saçını orakla kesen, akşama kadar sokakta oğlan çocuklarıyla oynayan, bazen bağda bahçede, bazen şehirde haşarılık eden, dertsiz tasasız, anasının minik bebeği (bu annemin lafı) bir yavruydum. Hep büyümek isterdim ama nerden bilirdim ki dünyanın bu kadar acımasız, insanların nankör, kadir kıymet bilmez olduklarını.

İlk kopyamı; ne zaman çektim hatırlamıyorum bile. ama bu konuda hep beceriksiz olmuşumdur. Her girişimimde mutlaka yakalanırdım hocaya ama severlerdi de beni, şirinliğimden yırttım sanırım:)))

Aslında ben; ???

En saçma huyum; Her gece yattıktan yaklaşık yarım saat sonra geri kalkıp 10dk sonra tekrar yatmam.

Cep telefonum; vazgeçilmezim, aynadan daha sık baktığım tek şey.

Aşk dediğin; yemeye bir türlü doymadığın kocaman bir kazıktan ibaret...

En sevdiğim blog; sevdiklerim, okuduklarım ekli zaten. Ama kayhanın bloğunu okumak ayrı bir keyif. Tabi ki bir de sunshineciğim var:)))

Şimdi sobeleme sırası ben de;
Kayhanoviç
Linka
nüzhet

14 Aralık 2007 Cuma

Memleket isterim

"Memleket isterim" demiş şair ve ben
8 Ağustos 2007 Çarşamba günü bir post yazmışım köyüme gidemiyorum diye.
İşte oldu bu akşam gidiyorum Giresuna.
Sanırım biraz da heyecan yaptım.
Hani bayram sabahları erken kalkılır, evin babası namazdan dönene kadar kahvaltı hazırlanır ve o geldikten sonra bayramlaşılır ya, bu geleneği hiç yaşayamadım. Biz hep bayram sabahları sadece annemin elini öperdik. Ama bu sefer elini öpemesem de babamın olduğu yerde geçireceğim bayramımı. Her bayram sabahına tek taraflı bile olsa ilk babamla bayramlaşarak uyanırdım ben, sanırım bu sefer daha farklı olacak.
Yine tek taraflı olacak bayramlaşma, yine elini öpemeyeceğim belki ama bu bayram daha yakın olacağım babama, onun ayak bastığı, onun yaşadığı yerlerde, onun evinde belki de onun yanında... Bilmiyiorum ama değişik bir hepecan var içimde.
Belki de bu aralar ihtiyacım olan huzuru bu şekilde bulacağım...
Bir hafta yokum ben, sağlıklı , mutlu, huzurlu ve sevdiklerinizin yanında bir bayram geçirmeniz dileğiyle, şimdiden herkese iyi bayramlar:)))

6 Aralık 2007 Perşembe

YEDİĞİM KAZIKLARDAN BİR ÇİT OLUŞTURACAĞIM KENDİ ETRAFIMA
SONUNCUSUNDAN DA (YANİ EN BÜYÜK OLANINDAN) KAPI YAPACAĞIM
KİMSELER YAKLAŞAMASIN KİMSELER KIRIP DÖKEMESİN DİYE ARTIK

Söz bitti

Böyle bir an mı söz bitti dedikleri zaman?
İlk defa parmaklarıma dar klavyem, harfler yetmiyor
Boğazım düğüm düğüm ama çıkmıyor kelimeler dudaklarımdan
İçim ezik
İçin için ağlıyorum bu sefer, insanları yormamak için mi yoksa gözümde yaş mı kalmadı bilmiyorum ama gözyaşlarım sel oluşturdu içimde gittikçe büyüyen
Küçüldüm sanki
Ayaklarım taşımıyor ufacık bedenimi
Rabbim istemeyince can bile veremiyor insan
Ama ruhum öldü
Artık ne dudaklarımdan dökülen sözler benim
Ne parmaklarımın yazdığı kelimeler
Yattığım yatak, ayaklarımın gittiği yerler, gözlerimin baktığı insanlar, yediğim lokma, içtiğim su
Hepsi kocaman bir yalan ve hepsi o kadar uzakki bana.
Sanki sonbahar benim mevsimim
Bütün yapraklarını dökmüş ufacık bir fidan gibiyim
Dallarıma yağan kar o kadar ağır ki belim büküldü
Ha kırıldı dallarım ha kırılacak
Rabbim hiçbir kuluna taşıyamayacağından ağır yük vermezmiş ya
Baharı bekliyorum şimdi
Biliyorum
Bir rüzgar esecek bir zaman sonra
Temizleyecek karları dallarımdan
Sonra güneş çıkacak
Damla damla içime dolacak sıcaklığı, ıslaklığımı kurutacak
Ve yine
Ve yeniden yaprak, çiçek açacak dallarım
Başım önümden kalkacak
Dallarım toprağa başım yine göğe uzanacak
Ruhum yeniden hayat bulacak
Bir damla suyla yeşerecek kuru otlar gibi olan bedenim
Ve ben bir kez daha şükredeceğim
Ve ben yine sınandığıma inanacağım
Biliyorum bir gün yine bahar olacak
Sabrediyorum
Bekliyorum
Edacım içinden geçenleri yaz rahatlarsın dedi, uzunca bir aradan sonra yine oturdum bilgisayarın başına. Ama bu sefer herşey yarım sanki, bu sefer kelimeler de yetmiyor içimi anlatmaya, ruhsuzlaştım bu sefer. Ama dedim ya elbet bir gün bahar gelecek. Bana düşen sadece beklemek...